Howard Gardner’ın Zihin Çerçeveleri kuramını hatırlayarak, Hareket Zekası’ nı [MI- Movement Intelligence], niyeti eyleme dönüştüren süreci ince ince ayarlayarak, en az çaba ile en fazla katkıyı sağlayacak uygun düzenlemeleri tanıyan ve onlardan fayda yaratan, yaratılıştan gelen kapasitemiz olarak tanımlarız. MI, kinestetik esneklik, denge, hizalama ve güç kavramlarının yanı sıra entegrasyon ve dayanıklılık gibi alışılmış kavramlarını da içerir, ancak bunlardan daha fazlasıdır: İnsan organizmasının, kendisini "organik" yani zarif ve bütünlük içerisinde kendiliğinden gerçekleşen bir uyumla organize etme yeteneğini tanır. Ve optimum verimlilik, maksimum etkinlik ve zevkli, sürdürülebilir yaşam için bu yeteneği farketmeyi, ortaya çıkartmayı ve hayata geçirmeyi araştırırız.

Onun ayırt edici özelliği, iyi ayarlanmış otomatik geri bildirime sahip olan ve buna dikkat veren, yaradılıştan gelen bir zahmetsizlik hissidir. Nöroplastiteyle ilgili en son araştırmalara paralel olarak MI, fiziksel sınırlamaların ve işlev bozukluklarının üstesinden gelmenin, vücudun “donanımı” ile olduğu kadar beynin “yazılımı” ile çalışma meselesi olduğunun farkındadır.

Nasıl bebekler hareket kelimelerini geliştirirken, yuvarlanmadan sürünmeye, emeklemeye kadar kademeli yollarını araştırarak öğrenirse, yetişkinler de, hayatları boyunca, menzillerini genişletmeye, bedensel ifadelerinin kalitesini akıllıca keskinleştirmeye ve akıllıca hareket dağarcıklarını geliştirmeye ve rafine hale getirmeye devam edebilirler. Sadece hayatta kalmayı değil, refaha ulaşmayı da vurgulayarak, bu alanda gelişmek için mevcut yeteneğimizi kullanmak ve hareket IQ’muzu olgunlaştırmak yaşam boyu sürecek bir çaba olmalıdır. 

Alışkanlıkları rehabilite ederek, estetik ve atletik arayışları kucaklar, sağlıklı yaşlanma ve kişisel tatmin için anahtarlar sağlar.

Kişisel ergonomiye yenilikçi bir yaklaşım olarak MI, hareketli bir eksen boyunca dolanan spiral yörüngeler gibi yeni görünümler alabilir, örneğin halter kaldırırken. Bununla birlikte, optimum hareket için birincil modelimiz, hala dünya çapında yerli kültürlerde yaygın olarak görülen asırlık “Su Taşıyıcı Yürüyüşü” nü esas almaktadır.

Toplumun yerleşik bazı alışkanlıkları sebebi ile, doğayla bağımızın büyük ölçüde kopması ve yeryüzünün düzensiz ancak destekleyici yüzeyleri üzerinde yürümemizin ve koşmamızın çok azalmış olması, çoğu zaman yokluğu birçok modern hastalığın kaynağı olarak görülebilecek olan, tüm gövdenin yaylandığı spiral hareketlerin sağlıklı faydalarından mahrum kalmamıza neden olur. Bu hareket modellerinin yeniden benimsenmesi ve hayata geçirilmesi, her yaşta, bu hastalıkların iyileşmelerine katkıda bulunabilir.